KUTSO AĞUSTOS AYI MECLİS TOPLANTISI YAPILDI

Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası (KUTSO) Ağustos ayı olağan meclis toplantısı, KUTSO sosyal tesisi Âlâ Restoran’da gerçekleştirilen akşam yemeğinin ardından, Meclis Başkanı İsmet Özotraç başkanlığında, KUTSO Meclis Toplantı Salonunda gerçekleştirildi. Düzenlenen akşam yemeğinde, KUTSO’ya yeni kayıt olan üyelere, Meclis Başkanı İsmet Özotraç tarafından üyelik beratları takdim edildi.

 

KUTSO Yönetim Kurulu ve Meclis Üyeleri, meslek komite başkanlarının katılımında gerçekleştirilen toplantıya, KTO Karatay Üniversitesi temsilcileri Yrd. Doç. Dr. Zafer Yaman, Hasan Basri Alım konuk oldu. Konuklarımızdan Yrd. Doç. Dr. Zafer Yaman, KTO Karatay Üniversitesi’nin kuruluşu, akademik yapısı, açılan bölümler, öğrenci sayıları ve şuan ki durumu hakkında haziruna bilgiler aktarmıştır.

KUTSO Temmuz ayı Meclis toplantısının olağan gündem maddelerinde yer alan konular müzakere edilerek kararlar alındı.

 

Toplantının sonunda, KUTSO Meclis Başkanı İsmet Özotraç tarafından, Kütahya ili 2015 Yılı vergilendirme dönemindeki Yıllık Gelir Vergisi rekortmenleri arasında 1. Sırada olmasından dolayı, Sayın Nafi Güral’a odamız meclisi ve şehrimiz adına teşekkürlerini sunarak, plaket takdim edilmiştir.

 

Ödül merasiminin ardından söz alan KUTSO Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral, “Sayın divan, değerli arkadaşlar, çok lütufkârsınız, çok teşekkür ediyorum. Ama vazifenin yapılma esnasında da böyle hatırlanmış olmak, bizim motivasyonumuzu olumlu anlamda etkileyen ve daha çok gayret etmemize bizi mecbur tutan bir faktör oldu. Hem siz divanımıza hem de meclisimize, bu lütufkâr davranışlarından dolayı teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz’u çok konuştuk, çok dinledik. Ben şimdiye kadar dinlediklerimin çok dışında bir bilgi öğrendim. Bu bilginin sağlıklı olduğunu ve bilgiyi veren kişinin de bunu, yorum olarak değil bilgisine dayanarak aktardığını düşünüyorum. Bu arkadaşımın söylediğine göre; 15 Temmuz da Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en kara gününü, en riskli gününü yaşadı. Eğer 15 Temmuz başarılı olmuş olsaydı, bugün Suriye ile Irak ile aynı kulvara girmiş olacaktık. Gördünüz, ordu iki parçaydı. Bir darbe yanlıları, bir de karşıtları. Polis iki yanlıydı, bir mücadele edenler, bir de mücadele edilenler. Zaten toplum iki parça, bunun başarılı olması halinde asker askerle, polis polisle, insan insanla, hepsi de yekti yeriyle mücadele edecek bir konuma gelecekti. Bunun için Türkiye’nin çok büyük şansı varmış. İnşallah bu şansı Türkiye iyi kullanır. Tabi bu arada hepinizin işittiği, hepinizin bildiği şeyler de var, onlara da kısaca değinmek istiyorum. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, pek çok kimse “henüz bu iş bitmedi” diyor. Merak ettim, bitmedi, ne oldu yani, tekrar böyle bir ayaklanma olur mu? O zayıf bir ihtimal, ama hepimiz biliyoruz ki bu olayın içerisinde veya bu olayın planlayıcısı ve organizasyonunu yapanlar, bildiğiniz ülkeler. Anlatmıştım, bilmiyorum hatırlar mısınız? Amerika’ya gittiğimizde bizi stratejik araştırmalar merkezine götürmüşlerdi. Stratejik araştırmalar merkezinde dinlediklerimi aktarmıştım, hatırlayan arkadaşlarımız olabilir. Ben şimdi hep onları düşünüyorum. Bize ne söylediler ve buralarda bu stratejiler nasıl hazırlanıyor diye. Bunun peşinden ekonomik sıkıntı çekmemizi sağlayacak etkiler bekleniyor. Bu etkilerin bizi teslim almaması, esir almaması için kendi gücümüzü artırmak zorundayız. Geçenlerde bir vesileyle söyledim hatırlar mısınız? Amerika, 11 Eylül felaketinin hemen bir kaç gün sonrasında Başkan Bush çıktı ve vatandaşlarını tüketim yapmaya davet etti, harcama yapın, ekonomimiz çökmesin, harcama yapmazsanız ekonomimiz çöker, dedi. Amerika gibi bir ülke bunu söyleyebiliyordu. Biz ne yapıyoruz. Biraz önce meclis başkanımız anlattı, bizim hiç hesapta kitapta olmamasına rağmen, hemen birkaç dakika içerisinde aldığımız kararı uygulama safhasına getirdik. Allah nasip ederse, 8 Eylül de o fabrikanın temeli atılacak. Yanılmıyorsam 60.000 metrekare kapalı alanı olacak. Gördüğünüz fabrikalar o fabrikanın bir eşi olacak,  yeter mi? hayır yetmez, başka hazırlıklarımız da var. Ekonomiyi iyi bildiğini söyleyen kimseler veya öyle kabul edilen insanlar “hele bakalım bir kaç ay bekleyelim, ne olacak görelim” havasındalar. Buna katılmadığımızı çok net bir şekilde ifade ettik. Şirketimiz olarak bizim başımıza ne gelir. Devletimizin başına ne gelirse ancak bizim başımıza da o gelir. Zaten devletin başına bir şey geldikten sonra bizim başımıza gelecek önemli değil. Dolayısıyla bu gayretlerimizi biz devam ettiriyoruz. Bütün arkadaşlarımdan, bütün iş dünyasından rica ediyorum. İmkânları varsa ertelemesinler harcamalarını, ama ayağına ayakkabı almak için, ama başka bir ihtiyaçlarını, ertelemesinler. Ama otomobil almak için ama evini tamir ettirmek için ama ev almak için harcamanızı ertelemeyin. Var olan imkânlarınızı, daha doğrusu planlanmış yatırımlarınızı, planlanmış harcamalarınızı yapın, yaparsak onlar yine bir şekilde kendimize gelecek, yapmazsak yine bir şekilde bizden uzaklaşacak. Değerli arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz, bir Irak pozisyonunda, bir Suriye pozisyonunda olan Türkiye. Bunun, bu operasyonun temel amacı böl-parçala-etkisiz hale getir. Batı güçlü bir Türkiye’yi istemiyor. Güçlü Türkiye istemediği için de var olan bütün imkânlarını seferber ediyor. Bunlara kafa tutalım anlamında bir şey söylemiyorum, onlara sırt çevirelim anlamında da bir şey söylemiyorum. Onların gücü vardır, onlara ihtiyacımız var, hesapta kitapta olmayan, açıklanamayan yaptırımlar olabilir. Derler ki, kendi ithalatçılarına Türkiye’den ithalat yapmayın, Türkiye de üretilen ürünleri dünyanın her yerinde bulmak mümkün. Malımızı satamazsak, bu defa da ihtiyacımız olan ithalatı yapmayız. İhtiyacımız olan ithalatı yapamazsak, çarkı döndüremeyiz. Yani kesinlikle şey yapalım anlamında söylemiyorum. Ancak şunu söylüyorum, imkânlarımızı, projelerinizi ertelemeyin, bunları kullanın, sadece kullanmanız yetmez etrafınızdaki insanlara da bunu anlatın ve hepinizden bir şey daha rica ediyorum. Gerçi bunu hep konuşuyoruz da işte kriz lafları bu bir başka şekilde ortaya geldi. Kim işinden şikâyet ediyor ise o şikâyetin kendisine zarar olarak döneceğini anlatmamız lazım. Bunu anlatabilirsek, önemli ölçüde ülkemize hizmet etmiş oluruz. Hani bir laf var, Türkün Türk’ten başka dostu yok. İşte biz o noktadayız. Eğer çark durursa bundan, hepimiz zarar görürüz, çark dönerse hepimiz bunun faydasını görürüz. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı Külliyesine her zaman bir gurup davet ediliyor ve 4 Ağustos da biz de davet edildik. Gittik, orada Sayın Cumhurbaşkanımızı dinledik, daha sonra Sayın Başbakan, ziyaret eden heyete bir öğle yemeği verdi. Öğle yemeğinde Sayın Başbakanımızı da dinledik. Israrla üzerinde durduğu, altını çizdiği, ekonominin yavaşlamaması, ekonominin yavaşlamaması da bizlerin elinde. Ben biliyorsunuz, meydanda, yatırım yapacağımı ifade ettiğim zaman ertesi sabah, Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel EROĞLU aradı beni. Böyle bir şey söylemişsin nedir bu diye, anlattım kendisine. Birkaç saat sonra geri döndü. “Sayın Başbakana anlattım, çok memnun oldu. Bana dedi ki, turkuaz halını al hemen git bu başlangıcı yapın”. Bir fevkaladelik olmazsa, Sayın Bakan gelecek daha başka kimleri getirir bilemiyoruz. Bu olağan bir temel atma değil, bizde ilk bir temel atma töreni oluyor, ilk defa bir açılış yapıyoruz mesela otellerimiz oldu hiç açılışını görmediniz bu kadar fabrika yapıyoruz hiç birinin ne temel atma ne açılışını görmediniz, duymadınız. Tabiri caizse, o günün şartlarıyla sessiz, derinden gidiyorduk. Ama bu gün durum farklı, bunlara ihtiyacımız var arkadaşlar. Bu ihtiyacı bizim iyi kabullenmemiz, iyi anlamamız ve peşinden de gitmemiz lazım. Eğer çarklar durursa, hepimiz zarar ederiz. O kenarda tuttuğumuz üç beş kuruşumuz, kenarda tuttuğumuz üç beş altınımız, kenarda tuttuğumuz üç beş Dolarımız, Euro’muz, yarın hiç bir işe yaramaz. Hepinizin çocukları var, torunları olan var, yetişkin olanlar var, gelin-damat sahibi olanlar var, onlar da istikbal bekliyor. Sadece biz değil, onların da sorumluluğunun, üzerimizde olduğunu düşünmemiz lazım. Tabi sadece onların değil, bütün ülke insanların, nasıl şehit olduklarını televizyonlarda izliyoruz, nasıl onlara kıyıldığını izliyoruz. İşte bütün bu izlediklerimizde, benim biraz evvel anlattığım ve arkadaşımın söylediklerinin kanıtı. Hakikaten ordu iki taraflı oldu. Bir karşı gelenler, bir de uygulayanlar, hakikaten polis de iki taraflı oldu. Bu şehitler olmasaydı, bu gaziler olmasaydı, bu insanlar bu tankların önüne çıkmasaydı, bu insanlar kendilerini ölüme atma pahasına mücadele etmeselerdi, bugün neler olurdu. Onlar canlarıyla, onlar sakat kalma pahasına mücadele etiler, onlar bu olayın içerisindelerse, bizler onlara destek vermek anlamında, tabi imkânlarımızı zorlamadan, her zaman söylüyorum, bunu burada bir defa daha söyleyeyim, görevimizi yapacağız diye hesapsız kitapsız da işlere girmemeliyiz. Var olan imkânlarımız, düşündüğümüz projelerimiz değerli arkadaşlar, hayata geçirilsin. Biz ekonominin içerisinde, küçük bir baklayız. Çok daha büyük baklalar, çok daha büyük zincirler var. Sayın Cumhurbaşkanı, gelen herkese de bunu anlatıyor ve benim bulunduğum çevrede üst seviyedeki iş sahipleriyle de sohbet etme fırsatı buluyorum. Herkesin kafasında bu var, bir şeyler yapmamız lazım. Hatta imkânları olanlar programında olmayan şeyleri de yapmaları lazım geldiği konusunda da irade beyan ediyorlar, yaparlar, yapmazlar, zaman gösterecek. Ama yapacaklarını umuyorum. Sayın Başkan, güncel konularla ilgili düşüncelerimizi, teşekkürümle beraber arz etmiş oldum. Ben bu zarif davranışınız için sizlere ve meclisimize tekrar teşekkür ediyorum. İyi ki sizlerle beraber çalışıyorum, iyi ki sizlerle beraber, buranın bir parçasıyım. Hepiniz Allah’a emanet olun.”

Diyerek sözlerini tamamlamıştır

 

Konuşmaların ve gündem maddelerinin tamamlandığı KUTSO Ağustos ayı meclis toplantısı, Meclis Başkanı İsmet Özotraç tarafından kapatıldı.

 

 

 

 

 

 

Haber: KUTSO Basın