UMUTLA BEKLEDİĞİMİZ SONBAHARIN GETİRDİĞİ SÜRPRİZLERE HODRİ MEYDAN

Her yıl yaz bittiğinde ekonomik hareketlilik ile buluşmamız alışageldiğimiz bir durum, ancak iş dünyasını tereddütlere sevk edecek, ülke olarak bizim dışımızda cereyan eden bazı gelişmeler yaşıyoruz. Öncelikle bu gelişmelere bir göz atalım.

Suriye olaylarında, ülke olarak vahşetin karşısında yer aldık ve sonunda Suriye?ye, batılı güçlerin askeri operasyon ihtimali ortaya çıktı.

Batı, Suriye için ne düşünür?

Şunu bilelim ki, Suriye?deki vahşet için kıllarını bile kıpırdatmazlar. Onlar için önemli olan insanlık değil, batının çıkarları ve İsrail?in güvenliğidir. Bu satırların yazıldığı günlerde operasyon ihtimali, bilinmeyen bir denklem olarak kafaları karıştırıyordu. “Operasyon olacak ama füze saldırıları ile sınırlı kalacak, kara harekatı olmayacak” deniliyordu. Füze saldırıları ile ne elde edilir? “Saldırılarda kimyasal silah depoları ve başkanlık sarayı hedef alınmayacak” denildiğine göre, nasıl bir etki bırakacak? Şüphesiz askeri bilgilerimiz olmadığı için bunun cevabını bilmiyoruz, ama bildiğimiz bir şey varsa, İsrail?in güvenliğine zarar gelmeyecek teminatların alınmasını sağlayacak bir politika çerçevesinde hareket edecekleri kesin gibi görünüyor.

Suriye olaylarındaki ekonomik kayıplarımıza göz atalım. Kesin bilgi olmamakla beraber, milyar dolarlarımız, işadamlarımızın alacakları olarak kaldı. Alacaklı oldukları kimselerin sağ olup olmadıkları, nerede oldukları bile bilinmiyor.

Milyon kişi olarak tahmin edilebilecek sayıdaki mültecilerin bakım masraflarını ödüyoruz, sorunlarına katlanıyoruz.
Orta Doğu?ya, Arap yarımadasına olan ulaşımımız kesildi, ihracat yapamıyoruz, çok önemli pazarları kaybediyoruz.

Suriye ile ticaretimiz sınır illerimiz için müthiş bir pazar iken, bugün için büyük zarar veren faktör haline geldi.

Kaçakçılık aldı başını gidiyor.

Sınır güvenliği ve sınırlarımızdaki yerleşimlerde can güvenliği kalmadı.

Suriye?de sular durulur mu? Suriye eski haline döner mi? Bu soruların cevabı, batılı ülkelerin çıkarlarının planlandığı masalarda alınan kararların saklandığı kozmik odalarda saklı olduğunu düşünüyorum.

Mısır?da yaşanan olaylara gelince;
Biz, ülke olarak Mısır?da da mazlumun yanında yer aldık. Mısır?daki askeri darbe karşısında batı ne yaptı? Hiç. Askeri darbenin, batı desteği olmadan yapıldığını iddia etmek biraz saflık olur. Burada da konu olan Mısır?da yaşanan zulüm ve katliamlar değil, batının çıkarlarıdır. Bütün dünya biliyor ki, Mısır, Hüsnü Mübarek zamanında Amerika?nın Orta Doğu ve Kuzey Afrika?daki en önemli müttefiki idi. Bugün ne oldu? İdamla yargılanan Hüsnü Mübarek serbest bırakıldı, rivayet olunur ki, cuntayı geri planda Mübarek yönetiyor. Bu durum bile Amerika?nın çıkarlarının her şeyin önünde olduğunun işareti sayılabilir.

Peki, Mısır?da sular durulur, demokrasi ile idare edilecek bir süreç başlar mı? Bu sorunun cevabının da batının kozmik odalarında saklı olduğunu düşünüyorum.

Son dönemlerde yaşanan, döviz fiyatlarında hareketlenmelere gelince;
Zaten bir hareketlenme bekleniyordu, Sayın Başbakan faiz lobisine dikkat çekerken, bu hareketlenmenin sinyalini vermişti.

Aslında, etkilenen sadece biz değiliz, gelişmekte olan ülkelerin tamamı faiz lobisinden etkilendi, bir başka ifade ile Amerika Merkez Bankası FED yönlendirmeyi yaptı ve gelişmekte olan ülkeleri ekonomik ve tabi ki siyasi anlamda köşeye sıkıştırdı.

Biraz daha açarsak, FED likiditenin kısılacağı sinyalini verdi, gelişmekte olan ülkelerden döviz çekti, dövizi azalan ülkeler ister istemez faiz yükselterek, ülke dışına çıkan dövizi geri getirmeye çalıştı.

Dövizini ülkesine geri götüren sermaye, operasyon öncesi bir milyar doları ile 1,8 milyar TL. satın alıp, % 6 faiz ile 108 milyon TL. kazanırken, operasyon sonrasında dövizini getirirken, aynı bir milyar dolar ile bu defa 2 milyar TL. satın alarak, artan faiz % 8 ile 160 milyon TL. kazanma fırsatı elde etti. Durum bu kadar net.

İş bununla bitmedi, likit varlığını gelişmekte olan ülkelere kaydırırken, gelişmekte olan ülkelerden elde ettikleri faiz gelirlerini fon olarak kullanarak, kendi ülkelerindeki faiz oranlarını indirerek, ekonomisine kaynak sağladı.

Ne yapmak lazım? Güçlü ekonomi sahibi olmaktan başka çare yok. Türkiye?de, ülkesine döviz kazandıranlar ile kazanılmış dövizleri harcayanların sorumlulukları var. Döviz kazandıranlar daha çok üretmek, daha çok ihracat yapmak zorunda, döviz harcayanlar ise, mümkünse döviz karşılığı elde edilen mal ve hizmetleri satın almaktan olabildiğince kaçınmak zorundadır. İthal bir ürünü almak yerine, kendi ülkesinde üretilenleri tercih etmek, kaçınamayacağımız vatandaşlık görevimizdir. Aksi halde, Türk insanının boğazından geçmesi gereken lokmalar, yabancıların sofralarına gitmeye devam edecektir.

Buraya kadar anlatmaya çalıştığım düşüncelerimin siyasi sonuçlarının değerlendirmesini yapmak beni aşar. Sadece, iş dünyası olarak, bütün bu sevimsiz olaylara rağmen ne yapmamız gerektiği konusundaki görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Daha önceki yazılarımda defalarca bahsettim, sadece problemli süreçlerde değil, her zaman için, en sorunsuz süreçlerde bile;
– Kendimize ve ülkemize güveneceğiz,
– Hesabımızı doğru yapacağız,
– Ayağımızı yere sağlam basıp, gözümüzü zirvelerden ayırmayacağız,
– İşimizde ve yaşantımızda durağanlığa yer vermeyeceğiz,
– Korkmayacağız, yılmayacağız, umutsuzluğa kapılmayacağız,
– Daha çok çalışıp, daha çok katma değer yaratacağız.

Bunları yapanların, içinde bulunduğumuz bütün olumsuzluklara rağmen işlerini geliştireceklerini, frene basanların ise kaybedeceklerini düşünüyorum.

Bunları yapmazsak, batılı sermaye ülkemizi daha çok sömürecek, kendisine daha çok hizmet ettirecektir.

Nafi Güral
Yönetim Kurulu Başkanı